''Yıllar sonra tekrar karşılaşacağız,
susacaksın.
İkimiz de susacağız.
Sen pişmanlığını saklayacaksın,
ben ise kırgınlıklarımı saklayacağım.''
28 Aralık 2015 Pazartesi
21 Aralık 2015 Pazartesi
7 Ekim 2015 Çarşamba
SELDA BAĞCAN&AHMET KAYA;ÖYLE BİR YERDEYİM Kİ
Hayat o kadar uzun ki,
Öyle bitmez geliyor ki bir an..
Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki;
Ne çıkar, diyorum, bir hayattan
Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki;
Ne çıkar, diyorum, bir hayattan
Özdemir Asaf
YANIMDA KİMSE OLMADIĞINDAN
Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım,
Yalnız olduğumu söyleyebileceğim
kimse olmadığından yalnızım ben.
kimse olmadığından yalnızım ben.
Özdemir Asaf
1 Ekim 2015 Perşembe
ARTIK ANLAM VEREMİYORUM
Artık anlam veremiyorum,
Sabretmekten yoruldum.
Çok yoruldum..
Yaşıyor olmaktan,
Uyanmaktan her sabaha,
Her günü biraz daha eksik,
biraz daha yorgun, biraz daha ağrılı bitirmekten..
İyi şeyler olacak umudunu taşımaktan göğsümde.
Umudumdan yoruldum.
Biraz sarhoş olsam demekten, biraz unutsam, biraz uyusam..
Sonsuza dek uyusam !
Damarlarımın arasında dolanıyor tükenmişliğim sivri bir neşter gibi..
Kefensiz cesetlerin kimsesizliği batıyor kaburgalarıma.
Sahipsiz bir it gibi koşuyorum.
Bilemiyorum nereye gideceğimi,
Kime sarılıp, kime saldıracağımı.
Bana vurduklarını unutamıyorum !
Vurulmuşluğumun her yere varıyor benimle, doğum lekesi gibi.
Vurulmuşluğum ve ölmemişliğim kahrediyor beni.
Tanrı'ya bir beyefendi gibi davrandığım zamanlarda bile
umursamıyor
içimden geçirip huzurana gönderdiklerimi,
Dualarımı, dileklerimi ve bu lanet tükenmişliğimi..
Yoruldum.
Çok yorgunum !
Ruhumu kusup, parçalamak istiyorum.
Çok yoruldum..
Yaşıyor olmaktan,
Uyanmaktan her sabaha,
Her günü biraz daha eksik,
biraz daha yorgun, biraz daha ağrılı bitirmekten..
İyi şeyler olacak umudunu taşımaktan göğsümde.
Umudumdan yoruldum.
Biraz sarhoş olsam demekten, biraz unutsam, biraz uyusam..
Sonsuza dek uyusam !
Damarlarımın arasında dolanıyor tükenmişliğim sivri bir neşter gibi..
Kefensiz cesetlerin kimsesizliği batıyor kaburgalarıma.
Sahipsiz bir it gibi koşuyorum.
Bilemiyorum nereye gideceğimi,
Kime sarılıp, kime saldıracağımı.
Bana vurduklarını unutamıyorum !
Vurulmuşluğumun her yere varıyor benimle, doğum lekesi gibi.
Vurulmuşluğum ve ölmemişliğim kahrediyor beni.
Tanrı'ya bir beyefendi gibi davrandığım zamanlarda bile
umursamıyor
içimden geçirip huzurana gönderdiklerimi,
Dualarımı, dileklerimi ve bu lanet tükenmişliğimi..
Yoruldum.
Çok yorgunum !
Ruhumu kusup, parçalamak istiyorum.
Nursen Yıldırım
EYLEM AKTAŞ;SÖYLEYEMEDİM
AŞK'ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk.
Ya tam ortasındasındır,merkezinde
ya da dışındasındır,hasretinde...
Ya tam ortasındasındır,merkezinde
ya da dışındasındır,hasretinde...
Elif Şafak
21 Eylül 2015 Pazartesi
17 Eylül 2015 Perşembe
12 Eylül 2015 Cumartesi
11 Eylül 2015 Cuma
NURETTİN RENÇBER;SUS
"...Çok şey vardı anlatılacak. O yüzden sustum…
Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı.
Az zamana çok şey sığdırmamız gerekiyordu..
Ben de sadece gözlerinin içine bakıp sustum…
Sen duydun mu, sustukları mı?..."
/Oğuz .Atay/
BİZİM GİBİLER
Bizim gibiler hep kendi kendine iyileşmek zorundadır
Kimse, gerçekten yardıma ihtiyacımız olduğunu anlamaz ...
Ece Temelkuran ... ...
CENNETİ VE CEHENNEMİ
"cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. ikisi de şu an burada mevcut.
ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında... "
24 Ağustos 2015 Pazartesi
AHMET KAYA&SERVET KOCAKAYA DÜET(PİRO)
Ötelerden bir ses geldi
Efkar efkar vurdu dile
Yağmur oldu döndü sele
Yağmur oldu döndü sele
Boşuna ağlar mı insan
Derdi varsa ağlar insan
Derdin ne piro
Derdin ne
Derdi varsa ağlar insan
Derdin ne piro
Derdin ne
18 Ağustos 2015 Salı
İSMAİL ALTUNSARAY;KIZ SENİN [DİNLE]
Her şey senin yüzünden
Deyip çıkmak vardı aradan
Ama ben bilirdim ki
Benim yüzümdendi de çoğu zaman…”
Benim yüzümdendi de çoğu zaman…”
Özdemir Asaf
17 Ağustos 2015 Pazartesi
BİR GÜN
Bir gün.
Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile
Biliyorum, hiçbir zaman ayrı değil yollarımız
Ve aynı yolda yürüdükçe
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir
Ayrılsak bile kopamayız
16 Ağustos 2015 Pazar
BAZEN ONA
Bazen ona bişeyler yazarsın,
yazar silersin,
yazar silersin..
O hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun...
Murathan Mungan
13 Ağustos 2015 Perşembe
BEN SÖZCÜKLERİ SEVMEM
Ben sözcükleri sevmem,
İnsan birini sevdi mi,
yapabileceği en iyi şey onu göstermektir...
Emile Zola / Apartman
10 Ağustos 2015 Pazartesi
ESKİDEN OTURDUĞUN
''Eskiden oturduğun o mahalle var ya orayı özlersin.
Çocukluğunu özlersin.
Senden gidenleri özlersin.
Ölen yakınlarını özlersin.
‘ Artık işime yaramaz’ deyip de çöpe attığın,
Ya da birisine verdiğin eşyalarını özlersin.
Geride bıraktığın insanları özlersin.
En kötüsü ne biliyor musun?
Özlediklerinin hiçbirisi geri gelmez.
Sadece “özlersin”... ''
Sunay Akın
8 Ağustos 2015 Cumartesi
7 Ağustos 2015 Cuma
1 Ağustos 2015 Cumartesi
HAYATIN HİÇBİR SUÇU YOKTU
Hayatın hiçbir suçu yoktu
Biz Birbirimizi incittik..
Ama sorarsan sorumlusu ya hayattır
Yada kader...
AKLI VE MANTIĞI ELE GEÇİREN
Aklı ve mantığı ele geçiren, aynı zamanda akla ve mantığa sığmayan bir duygunun içindeyim. Geriye bakarak gitmeye çalışıyorum. Kırık bir umut taşıyorum. Aklım sende kala kala senden gidiyorum. İnsan yarısında terk ettiği filmin sonunu merak eder mi? Ediyorum. Tüm yelkenlerim yırtılmış ama ben hâlâ rüzgârdan medet umuyorum…
TEBEŞİRLE ÇİZİLMİŞ
Tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu bir çizgisi var hayatın. Farkında olmadan basıyorsun çizgiye. Kızıyorlar anında. “Yandın!” diye atılıyorsun oyun dışına…
25 Temmuz 2015 Cumartesi
9 Temmuz 2015 Perşembe
BELKİ BİR YARASI VARDI
Belki bir yarası vardı,
Adı intikamdı,
Benden çok önce,
Belki unutmak içindi,
Çabuk geçer sandı,
Canımı yaktı .
O BANA PİS SOLCU DERDİ BEN ONA PİS ÜLKÜCÜ
O Bana Pis Solcu Derdi, Ben Ona Pis Ülkücü...
____________
Bir parkta gördüm onu!
Hiç tereddüt etmeden yanına gidip, pardon konuşabilir miyiz dedim?
Konuşmak istemiyorum dedi.
Israr etmeye niyetim yoktu.
Zaten can sıkıntısından gidip konuşmak istemiştim. Oraya da, -bir dersten kalmıştım- ve o dersi orada almak için gitmiştim.
Şehir yabancıydı, insanlar da öyle; havası, suyu, bulutları, yolları, sokakları, caddeleri ve yağmurları da...
____________
Bir parkta gördüm onu!
Hiç tereddüt etmeden yanına gidip, pardon konuşabilir miyiz dedim?
Konuşmak istemiyorum dedi.
Israr etmeye niyetim yoktu.
Zaten can sıkıntısından gidip konuşmak istemiştim. Oraya da, -bir dersten kalmıştım- ve o dersi orada almak için gitmiştim.
Şehir yabancıydı, insanlar da öyle; havası, suyu, bulutları, yolları, sokakları, caddeleri ve yağmurları da...
Birinin bana o şehri sevdirmesi lazımdı, beni o şehre bağlayan bir şeyler veya biri olmalıydı!
Belki de konuşmak istememin asıl nedeni buydu.
Belki de konuşmak istememin asıl nedeni buydu.
Neyse,
-Peki deyip yanından ayrıldım. Fazla uzaklaşmamıştım henüz. Bir arkadaşıyla yanımdan hızlıca geçip önüme girdi. Arada arkasına bakıyordu, tekrar gidip onunla konuşmamı umut ediyordu. -Külçe bir bedenin içine saklanan güzel kalbi kendini belli ediyordu.
Mağrur ve sade bir görüntüsü vardı.
-Peki deyip yanından ayrıldım. Fazla uzaklaşmamıştım henüz. Bir arkadaşıyla yanımdan hızlıca geçip önüme girdi. Arada arkasına bakıyordu, tekrar gidip onunla konuşmamı umut ediyordu. -Külçe bir bedenin içine saklanan güzel kalbi kendini belli ediyordu.
Mağrur ve sade bir görüntüsü vardı.
Kulaklarının arkasına attığı saçları onu olduğundan daha olgun gösteriyordu.
Bir yerde duraksadı. Yüreğini önüme serercesine başladı beklemeye. Ona doğru gidiyordum.
Bir yerde duraksadı. Yüreğini önüme serercesine başladı beklemeye. Ona doğru gidiyordum.
Son beş adım..dört..üç..iki...ve mutlu son... Gerçekleşmedi. Hiç bakmadan geçtim. Şaşırdı. Arkadaşına gördün mü hiç bakmadan gitti dedi! Dayanamadı, arkamdan -hızlı adımlarla- gelip kolumdan tutup çekti. Hesap sorarcasına, nereye gidiyorsun?
Bilmiyorum!!!
Bir markete götürdü beni, iki çikolata aldı, birini kendine ayırdı, diğerini bana uzattı. Sonra numarasını avucumun içine yazdı ve gitti.
Bir markete götürdü beni, iki çikolata aldı, birini kendine ayırdı, diğerini bana uzattı. Sonra numarasını avucumun içine yazdı ve gitti.
Gece bir mesaj attım.
Sana boşuna umut vermek istemem.
Misafirim bu şehirde.
Giderim bu gün ha yarın...
Sana boşuna umut vermek istemem.
Misafirim bu şehirde.
Giderim bu gün ha yarın...
Ertesi gün beni aradı, sesi tizdi. Bir adres verdi, seni orada bekliyorum dedi.
Bir saatten fazla uzun sürdü verdiği adrese varışım. Yanına vardığımda öfkeli bir boğa gibi burnundan soluyordu!
-Çok beklettiği-mi biliyorum, tek laf etmesen sevinirim dedim. Şehre aşina olmadığımı biliyordu, bu yüzden tek kelime etmedi zaten.
-Çok beklettiği-mi biliyorum, tek laf etmesen sevinirim dedim. Şehre aşina olmadığımı biliyordu, bu yüzden tek kelime etmedi zaten.
''Yine de kendime sormadan edememiştim, ''neden bir önceki gün onu hiç aramadığım halde birden bulmuştum da, o gün çok aradığım halde onu bulmakta o kadar zorlanmıştım? Oysa iki gün öncen farklı şeyler düşünüyordum. ''Neredeyim? yanımdaki bu kız kim? Ben, neden bir saatten fazladır bu insanı arıyorum?'' gibi zincirleme sorular uzadıkça uzamıştı. Bütün bu soruların cevabı metafizik olgular olmamalıydı, daha somut cevaplar tasarlıyordum kafamda.''
-Bütün bu soruların cevabını düşünürken, kolumdan çekip bir cafeye götürdü.Oldukça renkli bir mekandı. Yeşil halılar, kahverengi masalar, beyaz duvarlar ve duvarlarda asılı duran dışı buğulanmış, ağzına beyaz dantel örtü örtülmüş ve biraz da sürahiyi andıran mumluklar, cam kenarlarına konulmuş ve hareket halinde olan kırmızı, mavi, sarı ışıklarla birleşince renkten renge giren zakkum yeşili çiçekler...Her şey oldukça özenle seçilmişti ve aynı şekilde özenle yerleştirilmişti yerlerine...
Bir masaya oturup konuşmaya başladık.
Adımı sordu, ne yapacaksın dedim? Bilmek istiyorum!
Bilme dedim şimdilik!
Adımı sordu, ne yapacaksın dedim? Bilmek istiyorum!
Bilme dedim şimdilik!
Canlı müzik başladı içeride. Bir solist sahneye çıkıp Kürtçe bir şarkı seslendirmeye başladı. Azıcık sözlerini biliyordum şarkının...
Yerimden kalkıp, sahneye çıktım. Diğer mikrofonu alıp eşlik etmeye başladım.Bütün gözleri üzerimde hissediyordum. -Sesim güzel sayılmazdı ama eğlenmek benim en ret-etmediğim şeylerin arasındaydı.
Masadan öfkeyle kalkıp gitti! Mikrofonu bırakıp ardından koştum.
Çıkış kapısında yakaladım.
Yerimden kalkıp, sahneye çıktım. Diğer mikrofonu alıp eşlik etmeye başladım.Bütün gözleri üzerimde hissediyordum. -Sesim güzel sayılmazdı ama eğlenmek benim en ret-etmediğim şeylerin arasındaydı.
Masadan öfkeyle kalkıp gitti! Mikrofonu bırakıp ardından koştum.
Çıkış kapısında yakaladım.
Ne oldu?
Gözlerimin içine bakıp, somurtarak, sen Kürt-sün dedi.Ve ben ülkücüyüm... Sevmem Kürtleri!
Gözlerimin içine bakıp, somurtarak, sen Kürt-sün dedi.Ve ben ülkücüyüm... Sevmem Kürtleri!
''...Kürt de olabilirim, Türk de, Laz, Çerkez de...Ama bütün bunlardan önce bir insanım. Ve insan gibi yaşamaktır tek arzum. İnsan gibi yaşamayı bilmedikten sonra ne önemi var hangi ırktan olduğum!''
-Mesela ben, bu güne kadar senin gibi hiç kimseye ''sen şu veya bu ırktan''olduğun için seni sevmem veya sevmiyorum demedim. Ben iyi olan ve iyi şeyler düşünüp yapmak isteyen insanları severim. ''Kürt, Türk, Laz, Tatar, Çerkez olması''nın önemi yok benim için...Dedim ve şimdi gidebilirsin diyerek cafeye geri döndüm.
Hareketli bir şarkı çalmaya başlamıştı ve herkes yerinden kalkıp halay çekiyordu. Hiç beklemeden aralarına karıştım.
-Müziğin ritmi değiştikçe bizim de halay şeklimiz değişiyordu.
İyice karışmıştım ''dans-halay'' karışımına...O sırada biri koluma girdi. Ben de eşlik edebilir miyim sana? Baktım o!...Geri dönmüştü.
-Müziğin ritmi değiştikçe bizim de halay şeklimiz değişiyordu.
İyice karışmıştım ''dans-halay'' karışımına...O sırada biri koluma girdi. Ben de eşlik edebilir miyim sana? Baktım o!...Geri dönmüştü.
Hiç bir şey demeden saatlerce eğlendik.
Sonra o beni sevdi, ben onu...
O bana ''pis solcu'' derdi. Ben de ona ''pis ülkücü''...
Sonra o beni sevdi, ben onu...
O bana ''pis solcu'' derdi. Ben de ona ''pis ülkücü''...
-Bütün dakikaları denkleştirir-dik. Bazen bir lokma ekmeği bölüşürdük, bazen ise bir lokma ekmek bile alacak paramız olmazdı. O zaman da açlığımızı öpüşerek giderirdik.
-Bir gece bir parkta 2 serseri ona laf attı. Bir şey demedim. Şiddeti ikimiz de sevmiyorduk. Kötü insanları da...Bu yüzden yanında kötü insanlarla şiddetlenmek bana hoş gelmiyordu. Otobüs durağına götürüp, evine yolcu ettim. Parka geri dönüp, o iki serseriyle bir saatten fazla kıyasıya dövüştüm. -Öyle olmuştum ki kolumu kaldıracak takatim kalmamıştı. Sonra bir taksi bulup beni hastaneye götürmesini istedim.Dayak yemiştim. Ağzım burnum kan içindeydi.Ama ben de onları haşat etmiştim.
Ertesi gün gördü, dudağım patlak, gözüm mor, alnım çizik...
Ne oldu? Dedi!
Ona yalan söylememiştim hiç. Ve söylemek gibi bir düşüncem de hiç gelmemişti. Her şeyi anlattım!
Önce şaşırdı. Sonra kızdı...Sonra bir anne şefkatiyle şiş olan yerlerime dokundu. Acıyor mu çok? Biraz...
''Seni seviyorum''diyerek sıkı sıkı sarıldı, sen benim ''sol yanım''sın dedi...Sarılınca kaburgalarım sızlamıştı, darbe yerleri acımıştı, güçlükle, sen de benim ''sağ yanım''sın diyebildim.
Ne oldu? Dedi!
Ona yalan söylememiştim hiç. Ve söylemek gibi bir düşüncem de hiç gelmemişti. Her şeyi anlattım!
Önce şaşırdı. Sonra kızdı...Sonra bir anne şefkatiyle şiş olan yerlerime dokundu. Acıyor mu çok? Biraz...
''Seni seviyorum''diyerek sıkı sıkı sarıldı, sen benim ''sol yanım''sın dedi...Sarılınca kaburgalarım sızlamıştı, darbe yerleri acımıştı, güçlükle, sen de benim ''sağ yanım''sın diyebildim.
Ve son gün!
Son konuşma...
Ağzımdan çıkan her kelime ağlıyordu.Her kelime ayrı göz yaşı döküyordu. Her kelime atede boğazımda düğümleniyordu. Nefes değil sanki ciğerlerime giren ateş topuydu.
Zorlanarak da olsa ağzımdan çıkan kelimelerden anlamlı cümleler oluşturmaya çalışıyordum.
Son konuşma...
Ağzımdan çıkan her kelime ağlıyordu.Her kelime ayrı göz yaşı döküyordu. Her kelime atede boğazımda düğümleniyordu. Nefes değil sanki ciğerlerime giren ateş topuydu.
Zorlanarak da olsa ağzımdan çıkan kelimelerden anlamlı cümleler oluşturmaya çalışıyordum.
''Bu şehre ilk geldiğimde yabancıydım. Beni bu şehre bağlayacak, bu şehri bana sevdirecek bir şeyler veya biri olmalı demiştim. Biraz da bu yüzden seninle konuşmuştum. -Bu kadar beklemiyordum. Fazlasıyla bağladın beni bu şehre ve kendine. Fazlasıyla sevdirdin bu şehri ve kendini...''
Sana bu şehirde misafir olduğumu söylemiştim.
Şimdi gitme vakti.
Bensiz iyi bak kendine...
O da bakarım dedi ve ekledi!!!
Beni ön-yargılarımdan kurtardın. İnsan olmanın değil de insanlığın ne kadar güzel bir şey olduğunu gösterdin. ''Eğer bir gün evlenirsem, özellikle bu kişi, kimsenin diliyle, ırkıyla, diniyle, rengiyle ilgilenmeyen ve bütün hayat felsefesini ''sevgi'' üzerine inşa eden bir edebiyatçı olacak dedi.''
Sana bu şehirde misafir olduğumu söylemiştim.
Şimdi gitme vakti.
Bensiz iyi bak kendine...
O da bakarım dedi ve ekledi!!!
Beni ön-yargılarımdan kurtardın. İnsan olmanın değil de insanlığın ne kadar güzel bir şey olduğunu gösterdin. ''Eğer bir gün evlenirsem, özellikle bu kişi, kimsenin diliyle, ırkıyla, diniyle, rengiyle ilgilenmeyen ve bütün hayat felsefesini ''sevgi'' üzerine inşa eden bir edebiyatçı olacak dedi.''
-Ve ağlayarak, ben sana bu şehri sevdirdim varlığımla ve sen bu şehirden nefret etmemi sağlayacaksın yokluğunla. Bu çok acı!
Son kez sarıldım. Bağrıma basarcasına. Sıkı sıkı... Bırakmak istemedik birbirimizi. Öylece kokladık birbirimizi uzun bir süre...Arabanın hareket ettiğini görünce, alnından öperek hoşça-kal ''iki gözüm'' diyerek gittim.
Son kez sarıldım. Bağrıma basarcasına. Sıkı sıkı... Bırakmak istemedik birbirimizi. Öylece kokladık birbirimizi uzun bir süre...Arabanın hareket ettiğini görünce, alnından öperek hoşça-kal ''iki gözüm'' diyerek gittim.
O bana sevgiyle ''pis solcu derdi, ben ona ''pis ülkücü...''
İşte böyle bir şeydi sevgi!
İşte böyle bir şeydi sevgi!
/ Savaş Yıldırak
27 Mayıs 2015 Çarşamba
HİÇ GİTMEYECEKMİŞ GİBİ
Hiç gitmeyecekmiş gibi gelir ya hep
Hep yanında kalacakmış gibi
Hep yanında olacakmış gibi
Ve gün gelir
Bırakıp gider işte
Gider gitmesine de
Sözü kalır
Yüzü kalır
İzi kalır işte
Hep içinde kalır işte...
Arifhan Atilla
28 Nisan 2015 Salı
SEVDİĞİM
“Sevdiğim
Çaresizliğimden gayrı,
Hiç bir kabahatim yok benim.
Aşına,
Ekmeğine,
Kahrına,
Karanlığına,
Özlemine,
Umuduna kat beni!”
Ahmed Arif
14 Nisan 2015 Salı
3 Nisan 2015 Cuma
MADEM KADINLAR AŞKI
Madem kadınlar aşkı daha iyi biliyorlar, neden şiir yazmıyorlar dedi adam.
Kadın döndü ve dedi ki; derman mı bıraktınız kalem tutacak kadar.
30 Mart 2015 Pazartesi
27 Mart 2015 Cuma
19 Mart 2015 Perşembe
BELKİ BİR GÜN KARŞILAŞIRIZ
Belki bir gün yine karşılaşırız unutulmuş bir aşkın kuytusunda..
Ayrı yatakların,Aynı uykusunda.
Kahraman Tazeoğlu
12 Mart 2015 Perşembe
8 Mart 2015 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)